BU DÖKÜMANI WORD DOSYASI OLARAK İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
OMURGASIZLAR
Sölenterler
Sölenterler,
büyük bir kısmı denizlerde, bazıları da tatlı sularda yaşayan sucul
hayvanlardır. Sölenterler içerisinde tatlı su hidraları, denizanaları, deniz
şakayıkları, deniz mercanları yer alır. Vücutlarında bulunan özel hücrelerden
fırlattıkları yakıcı ipliklerle avlarını uyuşturur ve daha sonra yutarlar.
Hayvanlar aleminde ilk defa bu canlılarda sindirim kanalı boşluğu gelişmiştir
ve sindirim kanalında sindirim yapılmaya başlanmıştır. Ağ şeklinde sinir
sistemleri vardır. Hem eşeyli hem de eşeysiz olarak çoğalırlar.
Solucanlar
Solucanlar
suda ve nemli yerlerde yaşarlar. Çoğu parazittir. Yassı, yuvarlak ve halkalı
solucanlar olmak üzere üç gruba ayrılırlar.
Yassı solucanlar: İsimlerinden de anlaşılacağı gibi vücutları
yassılaşmıştır. Planarya, karaciğer kelebeği ve tenya yassı solucanlara
örnektir.
Tenyalar:
Vücutları,
birbirine bağlı çok sayıda bölme bir boyun ve küçük bir baştan oluşmuştur. Baş
çekmen, çengel gibi kısımların bulunduğu tutunma organıdır. Tenya çekmenlerle
bağırsak duvarına vantuz gibi tutunur. Boyun sürekli tomurcuklanarak yeni
bölmeler oluşturur. Üreme sistemleri çok iyi gelişmiştir. Her bölmede hem erkek
hem dişi organ bulunur. Bir bölme içinde yüzlerce yumurta oluşur. Sindirim
sistemleri tamamen körelmiştir. Hazır besinleri tüm vücut yüzeyleri ile emerek
alırlar. Üzerinde parazit olarak yaşadıkları canlıya zarar verirler.
Bağırsaklarında parazit olarak yaşadığı insanlarda iştahın azalmasına,
zayıflamaya, kusma, ishal, mide bulantısı gibi rahatsızlıklara neden olurlar.
Sığır tenyası (silahsız tenya), domuz tenyası (silahlı tenya) , köpek tenyası
ve balık tenyası gibi çeşitleri vardır.
Sığır
tenyası; insan bağırsağına çekmenleri ile tutunur. Burada yaşamını sürdürürken
bölmelerinde yumurtalar oluşur. Yumurtalar döllendikten sonra dışkı ile dışarı
atılır ve otlarla birlikte sığırların bağırsağına geçer. Sığır bağırsağında
açılan yumurtadan çıkan tenya yavruları kan yolu ile sığırın kaslarına geçerek
yerleşir. Etrafı sağlam bir çeperle çevrilerek keseli lârvayı oluşturur. Oluşan lâvralar iyi pişirilmeyen etlerin
yenmesiyle insana geçer.
Köpek
tenyasının ara konağı insan, son konağı kedi ve köpek gibi hayvanlardır. Bu
hayvanların bağırsağında yaşar ve yumurtaları dışkı ile dışarı atılır.
Hayvanların kıllarına veya sularla sebzelere bulaşır. Sebzeler iyi yıkanmadan
yenirse veya yemeklerden önce eller yıkanmaz ise yumurtalar insan bağırsağına
geçer. Bağırsakta açılan yumurtadan çıkan yavrular kanla vücudun değişik
organlarına geçerek yerleşir ve büyür. Bir çocuk başı büyüklüğüne erişebilir ve
bulunduğu dokuyu tahrip ederek insanın ölümüne neden olabilir.
Tenyaların,
gelişimlerini tamamlayabilmeleri için ara konağa gereksinimleri vardır.
Yaşamlarının bir döneminde insan ve omurgalı hayvanlar üzerinde keseli lârva
oluştururlar. Parazitin ara evresini üzerinde geçirdiği canlıya ara konak,
ergin dönemini geçirdiği canlıya da son
konak denir.
Tenyanın Adı
|
Ara Konak
|
Son Konak
|
Sığır tenyası
Domuz tenyası
Köpek tenyası
Balık tenyası
|
Sığır
Domuz
İnsan
Tatlı su böceği+Balık
|
İnsan
İnsan
Köpek
İnsan
|
Yuvarlak Solucanlar: Yuvarlak solucanların
vücutları yuvarlak ve bölmesizdir. Vücut boşlukları içinde, vücut boyunca
uzanan sindirim kanalları vardır. Sindirim kanalı ile vücut duvarı arasında
kalan boşluk bir sıvı ile doludur. Ağız ve anüs bulunur. Erkek ve dişileri
vardır. Bağırsak solucanı, trişin ve kıl kurdu gibi çeşitleri vardır. Yuvarlak
solucanlar yer yüzünde geniş yayılma gösterirler.
Parazitik
yuvarlak solucanlar, insan tarafından sindirilmiş besinleri, ağız yolu ile
hazır olarak alırlar ve konağa zarar verirler. İnsanların zayıflamasına ve
kansızlığa neden olurlar. Ayrıca yuvarlak solucanlardan kancalı kurt, bağırsak
duvarına zarar verir. Bağırsak solucanı ve kıl kurdu taşıyan bireylerin gece
uyurken ağzı sulanır ve salyaları akar.
Kıl
kurdu: Küçük
çocuklarda görülür. Dişileri yumurtlamak için geceleri bağırsaktan anüs
çevresine çıkar. Salgıladıkları sıvı ile anüs çevresinde kaşıntıya sebep
olurlar. Çocuklar bundan dolayı büyük rahatsızlık duyarak anüs çevresini
kaşırlar. Kaşıma sırasında yumurtalar ellere bulaşır. Ellere bulaşan yumurtalar
besin maddeleri ile ya da çocuğun kirli ellerini ağzına sokmasıyla tekrar
sindirim sistemine geçer.
Trişin: Erginleri, insan ve bazı
memeli hayvanların bağırsak boşluğunda parazit olarak yaşar. Konaktan hazır
sindirilmiş besinler alır. İyi pişirilmemiş etlerle insana geçer.
Halkalı Solucanlar: Vücutları segmentlerden
(bölme) meydana gelmiştir. Sindirim sistemi dışındaki sistemler her vücut
bölmesinde tekrarlanmıştır. Büyük bir çoğunluğu denizlerde. Bir kısmı karasal
ortamda, bazıları da göllerde yaşar. Nemli topraklarda bulunan toprak solucanı
ve sularda yaşayan sülük bu gruba girer.
Toprak
solucanı:
Toprak içindeki bitki ve hayvan kalıntıları ile beslenir. Toprak içindeki
hareketi sırasında açtığı tünellerle toprağın havalanmasını sağlar. Ayrıca
toprağın değişik katmanlarından alıp sindirdiği humusu, toprağın başka
katmanlarına taşıyarak her toprak katmanının organik madde bakımından
zenginleşmesini sağlar.
Parazit
solucanlardan korunmak için;
- Veteriner denetiminden
geçmiş etler yenmelidir.
- El ve tırnak temizliğine
dikkat edilmelidir. Yemeklerden önce ve sonra eller sabunlu su ile
yıkanmalıdır.
- Başıboş dolaşan kedi, köpek
gibi hayvanlara dokunulmamalı, evde beslediğimiz hayvanlar sürekli sağlık
kontrolünde tutulmalı, aşıları yapılmalıdır.
- Aileden birisinde parazit
solucan belirtisi varsa, derhal sağlık kuruluşa gidilmeli, tüm aile bireyleri
tedavi olmalıdır.
Yumuşakçalar
Yumuşakçalar
denizlerde, tatlı sularda ve karadaki nemli yerlerde yaşar. Vücutları, genel
olarak baş, iç kütle ve kaslı ayaktan oluşmuştur. Vücutları yumuşak olup
genellikle bir kabuk ile örtülüdür. Kabuk, manto adı verilen vücut örtüsü
tarafından salgılanan maddelerden oluşur. Manto vücut yüzeyini örterken kıvrım
oluşturmuştur ve iç kütle ile kendi arasında manto boşluğu adı verilen boşluğu
meydana getirmiştir. Bu boşlukta solunum organları yer alır. Sindirim ve
boşaltım sisteminin atıkları da bu boşluğa atılmaktadır. Yumuşakçaların bir
genel özelliği de ağızlarında törpüleyici bir şerit şeklinde olan dil
bulunmasıdır.
Salyangoz,
midye, istiridyede gibi yumuşakçalarda dış kabuk; mürekkepbalığı gibi
yumuşakçada ise iç kabuk vardır. Salyangozların hem karada hem de suda yaşayan
türleri vardır. Diğer tüm gruplar suda yaşarlar. Suda yaşayan salyangozlar
solungaç, karada yaşayanlar ise akciğer solunumu, yapar. Bazı midyelerin kabuğu
ile manto arasında küçük kum tanecikleri girebilir. Midyede bu yabancı cismi
etkisiz hale getirmek için manto tarafından salgı salgılayarak etrafını örter.
Böylece inci oluşur.
Derisi Dikenliler
Hepsi
denizlerde yayılış gösterir. Omurgasızlar içerisinde en gelişmiş gruptur.
Vücutlarında, küçük kalker plâklardan meydana gelmiş iç iskeletleri bulunur. Bu
canlılara özgü su-damar sistemi ve tüp ayaklar vardır. Baş ve beyinleri yoktur;
az sayıda duyu organları vardır. Eşeyli olarak çoğalırlar. Deniz yıldızı, deniz
kestanesi, yılan yıldızı, deniz hıyarı derisi dikenlilerdendir.
Eklem Bacaklılar
Eklem
bacaklıların vücutları, segmentli olup kitinden oluşan sert ve kabuk ile örtülüdür.
Eklemli üyelere sahiptirler. Karada yaşayanları trake, suda yaşayanları
solungaç solunumu yapar. Kabuklular, örümcekgiller, böcekler ve çok ayaklılar
olmak üzere dört grupta incelenir.
Karides,
yengeç ve ıstakoz kabuklulardandır. Akrep ve kene örümcekgiller grubunda yer
alır. Kırkayak ve çıyan çok ayaklılar içerisinde incelenir.
Karasinek,
sivrisinek, bal arısı, çekirge böceklerdendir. Vücutları baş, göğüs ve karın
olmak üzere üç bölümden oluşur. Üç çift bacağa sahiptirler. Çoğunda iki çift
kanat bulunur.
Karasinekler;
çöplük, gübrelik ve açıkta bulunan kanalizasyon gibi pis yerlerde yaşarlar.
Yumurtalarını yaşadıkları bu gibi pis ortamlara bırakırlar. Bu ortamlardan
bacakları ve vücutları ile aldıkları çok sayıda mikrobu açıkta bulunan besin maddelerinin
üzerine taşırlar. Mikroplar, bu besin maddelerini tüketen insanlara geçer.
Ayrıca karasinekler, vücudumuzdaki açık yaralara konarak mikrop bırakırlar.
Besin maddeleri üzerine ve açık yaralara bırakılan mikroplar hastalanmamıza
neden olur.
Karasinekler
tifo, trahom, tifüs, dizanteri, kolera gibi çok tehlikeli ve bulaşıcı
hastalıkların mikroplarını taşıyarak yayılmasına neden olurlar.
Sivrisinekler;
bataklık ve durgun suların bulunduğu yerlerde yaşar. Yumurtalarını bu ortamlara
bırakırlar. Dişleri, memeli hayvanların ve insanların kanını emerek; erkekleri
ise, bitkilerin çiçek tozları ve öz suları ile beslenirler. Sivrisinekler,
insanlara bulaşıcı hastalıklardan bazılarını taşıdığı için tıbbi açıdan
önemlidirler. Sıtma, tatarcık ve şark çıbanı mikrobu sivrisineklerle insanlara
taşınır.
Bal arıları;
insanlara en yararlı böceklerdendir.
Çiçek
tozlarını toplayıp, bal özü emerler. Bunları özel enzimleri ile sindirerek bal
yaparlar. Bal insanlar için çok yararlı bir besin maddesidir. Balın yapısında
şeker bulunur. Bal vitaminler, madensel tuzlar ve proteinler bakımından zengin
bir besin maddesidir. Ayrıca, bal arıları çiçekli bitkilerin tozlaşmasına
yardımcı olarak, verimliliklerinin artmasını sağlar.
Çekirgelerin;
tek tek yaşayanları olduğu gibi sürüler halinde yaşayanları da vardır. Sürüler
halinde yaşayanlara en iyi örnek çöl çekirgeleridir. Bunlar sürüler halinde göç
ederek tarım ürünlerine ve diğer yeşil bitkilere zarar verirler. Hatta kıtlığa
sebep olurlar. Sıcak mevsimin bitiminde dişileri bulundukları yere
yumurtalarını bırakır ve ölürler. Biriken çekirge ölüleri hastalıklara neden olabilir.
CANLILARDA ETKİLEŞİM
Canlılar,
büyüyüp gelişmek yaşamlarını sürdürebilmek için beslenmek zorundadırlar.
Canlıların bazıları besinlerini kendileri yaparken, bazıları dışarıdan hazır
besin alırlar.
Canlıları,
beslenme ve yaşama şeklini dikkate alarak inceleyebiliriz.
1. Beslenme Şekline Göre
Canlılar; beslenme şekline göre aşağıda gösterildiği gibi gruplandırılarak incelenir.
Üreticiler (Ototroflar)
Bitkiler,
bazı bir hücreli organizmalar ve bazı bakteriler kendi besinlerini kendileri
yaparlar. Organik olmayan maddelerden organik madde sentezleyebilen bu
canlılara üreticiler denir.
Üreticiler oluşturdukları besinleri (glikoz, yağ protein vb) hem kullanırlar
hem de depo ederler. Üreticileri bir canlı yerse üreticilerin bünyesindeki bu
besinler böylece diğer canlılara aktarılır.
Tüketiciler (Heterotroflar)
Besinlerini
kendileri yapamadıkları için dışarıdan hazır olarak alan canlılara tüketiciler denir. Tüketici sınıfına
giren canlıların hemen hemen hepsinin sindirim kanalı vardır ve sindirim
kanalına aldıkları katı ya da sıvı besinleri sindirerek beslenirler. Bu
hayvanları beslendikleri besinin türüne göre otçullar (herbivor), etçiller (karnivor) ve hem otçul hem etçiller (omnivor) olmak üzere üç grupta
toplayabiliriz.
Otçullar: Bitkisel besinlerle beslenen hayvanlardır. Örneğin;
at, koyun, sığır, tavşan, geyik, fil, zürafa, zebra, keklik, kanarya
otçullardandır. Bitkisel besinlerde bulunan selülozun sindiriminin zor olması
nedeniyle bu canlıların sindirim kanalları diğer tüketicilerden oransal olarak
daha uzundur. Otçul memelilerin, azı dişleri iyi gelişmiştir.
Etçiller: Sadece etle beslenen hayvanlardır. Bu hayvanlar,
böcek, fare, tavşan, koyun, sığır, geyik, kuş gibi hayvanları yiyerek
beslenirler. Etçil memelilerin köpek dişleri uzundur, azı dişlerinin yüzeyinde
sivri çıkıntılar bulunur. Bağırsakları otçullardakinden oransal olarak daha
kısadır. Yılan, kurt, tilki, aslan, kaplan, atmaca, kartal, kurbağa, timsah vb.
hayvanlar etçillere örnek olarak verilebilir.
Hem otçul hem etçil hayvanlar: Hem bitkileri hem de başka
hayvanları yiyerek beslenen canlılardır. Örnek olarak; ev faresi, insan, ayı,
domuz, serçe, sığırcık, karga, hindi, turna vb. hayvanlar verilebilir.
Tüketiciler
arasında beslenme yönünden karmaşık bir ilişki vardır. Otçullar bitkisel
besinleri yiyerek beslenirken etçil canlılar, otçulları ve başka etçilleri yer.
Hem otçul hem etçil olan hayvanlar ise otçullar, etçiller ve bitkisel
besinlerle beslenirler.
Çürükçül Beslenme
Maya
mantarları, şapkalı mantarlar ve bakterilerin büyük bir çoğunluğu çürükçül
beslenirler. Salgıladıkları enzimlerle ölü hayvan ve bitki artıklarını
ayrıştırırlar ve kendileri için gerekli besin maddelerini emerek alırlar. Bu
canlılar bitki ve hayvanların oluşturduğu organik artıkları parçalarken toprağı
mineral tuzları yönünden zenginleştirirler. Doğadaki maddelerin tekrar tekrar
kullanılmasını sağlarlar.
Çürükçüller
olmasaydı dünya kısa sürede çöplük haline gelirdi. Canlıların kullanabileceği
besin miktarı azalırdı. Bir müddet sonra doğada besin üretilemeyeceğinden
canlıların yaşamı zorlaşırdı.
Böcekçil
bitkiler: Böcekçil bitkiler besinlerini fotosentez yaparak kendileri üretirler.
Bu nedenle üreticiler grubundandırlar. Azotça fakir olan topraklarda
yaşadıkları zaman azot ihtiyaçlarını avladıkları böcekleri sindirerek
karşılarlar. Böcek avlamadan da yaşamlarını sürdürebilirler; fakat böcek avladıklarında
daha bol azot elde ettikleri için gelişimleri daha hızlı olur. İbrik otu ve
sinek kapan, böcekçil bitkilerdendir.
2. Yaşama Şekline Göre
Canlıları
yaşama şekline göre aşağıdaki gibi gruplayabiliriz.
Yaşama şekline göre canlılar
Birlikte yaşama Parazit yaşama
Komensalizm Mutualizm
Birlikte Yaşama
Doğada bazı
canlılar birbirinin yaşamını veya biri diğerinin yaşamını olumlu yönde
etkilemektedir. Buna göre birlikte yaşama, komensalizm ve mutualizm olmak üzere
ikiye ayrılır.
Komensalizm: Köpek balıklarının üzerinde veya civarında yaşayan
balıklar, köpek balığından arta kalan artıklar ile beslenir. Köpek balığı ise
bu balıkların varlığından yarar ya da zarar görmez. Bu şekilde bazı canlı
türlerinin varlığı başka bir türün yaşamını olumlu yönde etkiler; diğeri bu
birliktelikten yarar ya da zarar görmez. Bu canlılar birbirlerinden ayrı da
yaşamlarını sürdürebilirler. Bu yaşama şekline komensalizm denir.
Mutualizm: Bu yaşama şekline ortak yaşama da denir. İnsan bağırsağında yaşayan bazı bakteriler
vitamin sentezleyerek insan sağlığını olumlu yönde etkiler. İnsan bağırsağı ise
bu bakterilerin yaşaması için bir ortam oluşturur. Ada çayında döllenme yalnız
yaban arıları ile gerçekleştirilir. Örneklerde de belirtildiği gibi bazı
canlılar yaşamlarını veya nesillerini sürdürebilmek için başka bir canlıya
gereksinim duyarlar. Bu birliktelikten her iki canlı da yarar görür. Bu şekilde
yaşamaya mutualizm denir.
Likenler de
ortak yaşayan canlılara örnektir. Liken mantar ile algden oluşmuştur. Mantar
klorofil içermediğinden besin yapamaz. Köksü uzantıları ile topraktan aldığı
suyu hiflerinde depo eder. Alg ise klorofil içerir ve besin yapar. Yaşam
koşullarının uygun olmadığı durumlarda mantar ile alg birlik oluşturur. Alg,
hiflerindeki suyu ile mantarın solunum sırasında verdiği karbon dioksit gazını
fotosentezde kullanarak besin üretir. Üretilen besini her iki canlı ortaklaşa
kullanır. Bu ortak yaşam örneğinde, mantar alge su sağlarken alg mantara besin
üretir.
Parazit Yaşama
Bit, pire,
kene gibi canlılar başka bir canlının özellikle kanı ile beslenirler. Bağırsak
solucanı, tenya, kıl kurdu insan bağırsağında yaşar ve sindirilmiş besinlerle
beslenirler. Bu canlılar üzerinde yaşadıkları canlıda, kansızlığa ve beslenme
yetersizliğine neden olurlar. Yani üzerinde yaşadıkları canlıya zarar verirler.
Ölümüne bile neden olabilirler. Bu canlılara parazit canlılar; yaşama şekillerine de parazit yaşama denir.
Besin Zinciri
Besin
maddelerinde depo edilen enerjinin üreticilerden başlayarak, hayvanlara
(tüketicilere) ve ayrıştırıcılara kadar geçmesine besin zinciri denir. Besin zincirinde üreticiler, zincirin birinci
halkasını; tüketiciler, ikinci halkasını oluşturur. Tüketiciler kendi
aralarında birinci dereceden tüketiciler, ikinci dereceden tüketiciler ve
üçüncü dereceden tüketiciler olmak üzere üçe ayrılırlar. Besin zincirinin
üçüncü halkasında ise ayrıştırıcılar yer alır.
Birinci dereceden tüketiciler: Üreticiler ile beslenen
canlılardır. Sularda alglerle beslenen kuyruksuz kurbağa lavraları ve balık
yavruları birinci dereceden tüketicilerdendir. Karada patates ve bitki
tomurcukları ile beslenen küçük kör fareler yapraklarla beslenen ipek böceği
lârvaları bu gruptandır. Ayrıca bitki tohumları ile beslenen kanarya; bitki
gövde ve yaprakları ile beslenen tavşan ve tohum ile beslenen sincap da bu
grupta yer alan canlılara örnektir.
İkinci dereceden tüketiciler: Bitkisel besinlerle
beslenen hayvanları yiyen canlılar bu grubu oluşturur. Küçük balıkları yiyerek
beslenen büyük balıklar, böcek ve küçük omurgasızlarla beslenen kertenkeleler
ikinci dereceden tüketiciler grubunda yer alırlar. Salyangoz, solucan,
köstebek, fare gibi canlılarla beslenen şahin, atmaca vb. yırtıcı kuşlar da bu
gruptandır.
Üçüncü dereceden tüketiciler: Otçullar ve diğer etçil
canlılarla beslenen hayvanlardır. Aslan, kaplan, ayı, tilki, sırtlan, kartal
gibi canlılar üçüncü dereceden tüketicilerdir.
Örneğin;
buğdayı fare, fareyi yılan, yılanı kartal yer. Kartal öldüğü zaman çürükçül
bakteri ve mantarlar tarafından ayrıştırılır. Bu durumda;
Üretici:
Buğday
Birinci
dereceden tüketici: Fare
İkinci
dereceden tüketici: Yılan
Üçüncü
dereceden tüketici: Kartal
Ayrıştırıcılar:
Çürükçül bakteri ve çürükçül mantarlardır.
Doğada bir
canlı birden fazla canlı ile beslendiği gibi çok sayıda canlının da besinini
oluşturur. Bu ekosistemde bu durum, canlılar arasında bir beslenme ağı meydana
getirir. Buna besin ağı denir. Besin
ağında yer alan bir canlı türünün ortadan kalkması, bu canlı türü üzerinden
beslenen canlıları etkiler.
Besin Zincirinde Enerji Basamakları
Bir ekosistem
içindeki canlılar beslenme bakımından birbirine bağlıdır. Bitkiler, fotosentez
olayında güneş enerjisini kullanarak besin maddelerini üretirler. Besin
maddelerinde depolanan enerji, besin zinciri yoluyla bütün canlılara azalarak
aktarılır.
Enerjinin üreticilerden
üçüncü dereceden tüketicilere doğru giderek azalması bir piramidi
andırmaktadır. Piramidin basamaklarını ayrıştırıcılar, üreticiler ve
tüketiciler oluşturur. Enerji piramidinin basamaklarında yer alan canlıların
toplam kütlesi piramidin tepesine doğru çıkıldıkça azalır. Çünkü her
basamaktaki canlı, tükettiği besin maddesindeki enerjinin çoğunu kendi yaşamsal
faaliyetleri için kullanır. Çok azını da bünyesinde depolar. Depo edilen bu
enerji bir üst basamaktaki canlının yararlanabileceği şekildedir. Enerji
piramidinde alt basamaklardan yukarı doğru çıkıldıkça aktarılan enerji miktarı
ve dolayısı ile canlı sayısı da azalır.
Zararlı Maddelerin Besin Zinciri Yoluyla insanlara Geçmesi
İnsanlar;
tarım, endüstri ve hayvancılık alanlarında üretim yaparken doğaya çeşitli artık
maddeler bırakırlar. Örneğin; tarımla uğraşan kişiler, birim alandan daha fazla
kaliteli verim almak için zirai ilaç, gübre ve hormon kullanırlar.
Üreticiler
tarafından kullanılan ilaçların bir kısmı meyve ve sebzelerin bünyesinde kalır.
Bu meyve ve sebzelerin tüketilmesi durumunda ilaçlar insanlara geçer.
Kullanılan
hormonlar meyve ve sebzelerin yapısına katılır. Bu ürünleri tüketen insanlar,
doğrudan hormonu alırlar. Gereğinden fazla hormon içeren ürünler insan sağlığı
için zararlıdır.
Gereğinden
fazla kullanılan gübre, yağmur ve sulama sularında çözünerek, yer altı sularına
karışır. Bu sular içme suyu olarak kullanılırsa, insan ve hayvanlara geçerek
sağlığa zarar verir.
Fabrikaların
arıtılmadan çevreye bırakılan zehirli atıkları, sularla göl ve denizlere
karışır. Zehirli atıklar önce sularda yaşayan bitkiler ve bir hücreli
üreticilere, daha sonra da bu üreticilerle beslenen küçük omurgasız hayvanlara
geçer. Balıklar hem bu üreticiler hem de küçük omurgasız hayvanlarla beslenerek
zehirli bileşikleri bünyelerine almış olurlar. Bu zehirli bileşikler,
balıkların tüketilmesi sonucunda insanlara geçer.
Besin Zincirindeki Dengenin Bozulması
Doğada canlı
türlerinden birinin aşırı artması ya da azalması sonucu besin zincirinin
dengesi bozulur. Örneğin; aşırı avlanma sonucu yırtıcı kuşların (kartal, şahin,
atmaca) ve yılanların sayılarında azalma olursa; fare, tavşan ve böceklerin
sayılarında artma görülür. Bunlar da çevrelerindeki bitkilere aşırı zarar
vereceklerinden doğanın dengesi bozulur. Ekosistemde besin ağı içinde bir denge
vardır. Kuraklık, don olayları, aşırı avlanma ve zirai ilaç kullanma dengeyi
bozar. Bu çeşit olaylar sonucunda bazı canlı türlerinin sayısında artma ya da
azalma görülür.
Yorum Gönder