Son Filmler :

Omurgasızlar Hakkında detaylı bilgi


BU DÖKÜMANI WORD DOSYASI OLARAK İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ
OMURGASIZLAR
Sölenterler
Sölenterler, büyük bir kısmı denizlerde, bazıları da tatlı sularda yaşayan sucul hayvanlardır. Sölenterler içerisinde tatlı su hidraları, denizanaları, deniz şakayıkları, deniz mercanları yer alır. Vücutlarında bulunan özel hücrelerden fırlattıkları yakıcı ipliklerle avlarını uyuşturur ve daha sonra yutarlar. Hayvanlar aleminde ilk defa bu canlılarda sindirim kanalı boşluğu gelişmiştir ve sindirim kanalında sindirim yapılmaya başlanmıştır. Ağ şeklinde sinir sistemleri vardır. Hem eşeyli hem de eşeysiz olarak çoğalırlar.

Solucanlar

Solucanlar suda ve nemli yerlerde yaşarlar. Çoğu parazittir. Yassı, yuvarlak ve halkalı solucanlar olmak üzere üç gruba ayrılırlar.
Yassı solucanlar: İsimlerinden de anlaşılacağı gibi vücutları yassılaşmıştır. Planarya, karaciğer kelebeği ve tenya yassı solucanlara örnektir.
Tenyalar: Vücutları, birbirine bağlı çok sayıda bölme bir boyun ve küçük bir baştan oluşmuştur. Baş çekmen, çengel gibi kısımların bulunduğu tutunma organıdır. Tenya çekmenlerle bağırsak duvarına vantuz gibi tutunur. Boyun sürekli tomurcuklanarak yeni bölmeler oluşturur. Üreme sistemleri çok iyi gelişmiştir. Her bölmede hem erkek hem dişi organ bulunur. Bir bölme içinde yüzlerce yumurta oluşur. Sindirim sistemleri tamamen körelmiştir. Hazır besinleri tüm vücut yüzeyleri ile emerek alırlar. Üzerinde parazit olarak yaşadıkları canlıya zarar verirler. Bağırsaklarında parazit olarak yaşadığı insanlarda iştahın azalmasına, zayıflamaya, kusma, ishal, mide bulantısı gibi rahatsızlıklara neden olurlar. Sığır tenyası (silahsız tenya), domuz tenyası (silahlı tenya) , köpek tenyası ve balık tenyası gibi çeşitleri vardır.
Sığır tenyası; insan bağırsağına çekmenleri ile tutunur. Burada yaşamını sürdürürken bölmelerinde yumurtalar oluşur. Yumurtalar döllendikten sonra dışkı ile dışarı atılır ve otlarla birlikte sığırların bağırsağına geçer. Sığır bağırsağında açılan yumurtadan çıkan tenya yavruları kan yolu ile sığırın kaslarına geçerek yerleşir. Etrafı sağlam bir çeperle çevrilerek keseli lârvayı oluşturur. Oluşan lâvralar iyi pişirilmeyen etlerin yenmesiyle insana geçer.
Köpek tenyasının ara konağı insan, son konağı kedi ve köpek gibi hayvanlardır. Bu hayvanların bağırsağında yaşar ve yumurtaları dışkı ile dışarı atılır. Hayvanların kıllarına veya sularla sebzelere bulaşır. Sebzeler iyi yıkanmadan yenirse veya yemeklerden önce eller yıkanmaz ise yumurtalar insan bağırsağına geçer. Bağırsakta açılan yumurtadan çıkan yavrular kanla vücudun değişik organlarına geçerek yerleşir ve büyür. Bir çocuk başı büyüklüğüne erişebilir ve bulunduğu dokuyu tahrip ederek insanın ölümüne neden olabilir.
Tenyaların, gelişimlerini tamamlayabilmeleri için ara konağa gereksinimleri vardır. Yaşamlarının bir döneminde insan ve omurgalı hayvanlar üzerinde keseli lârva oluştururlar. Parazitin ara evresini üzerinde geçirdiği canlıya ara konak, ergin dönemini geçirdiği canlıya da son konak denir.


Tenyanın Adı
Ara Konak
Son Konak
Sığır tenyası
Domuz tenyası
Köpek tenyası
Balık tenyası
Sığır
Domuz
İnsan
Tatlı su böceği+Balık
İnsan
İnsan
Köpek
İnsan

Yuvarlak Solucanlar: Yuvarlak solucanların vücutları yuvarlak ve bölmesizdir. Vücut boşlukları içinde, vücut boyunca uzanan sindirim kanalları vardır. Sindirim kanalı ile vücut duvarı arasında kalan boşluk bir sıvı ile doludur. Ağız ve anüs bulunur. Erkek ve dişileri vardır. Bağırsak solucanı, trişin ve kıl kurdu gibi çeşitleri vardır. Yuvarlak solucanlar yer yüzünde geniş yayılma gösterirler.
Parazitik yuvarlak solucanlar, insan tarafından sindirilmiş besinleri, ağız yolu ile hazır olarak alırlar ve konağa zarar verirler. İnsanların zayıflamasına ve kansızlığa neden olurlar. Ayrıca yuvarlak solucanlardan kancalı kurt, bağırsak duvarına zarar verir. Bağırsak solucanı ve kıl kurdu taşıyan bireylerin gece uyurken ağzı sulanır ve salyaları akar.
Kıl kurdu: Küçük çocuklarda görülür. Dişileri yumurtlamak için geceleri bağırsaktan anüs çevresine çıkar. Salgıladıkları sıvı ile anüs çevresinde kaşıntıya sebep olurlar. Çocuklar bundan dolayı büyük rahatsızlık duyarak anüs çevresini kaşırlar. Kaşıma sırasında yumurtalar ellere bulaşır. Ellere bulaşan yumurtalar besin maddeleri ile ya da çocuğun kirli ellerini ağzına sokmasıyla tekrar sindirim sistemine geçer.
Trişin: Erginleri, insan ve bazı memeli hayvanların bağırsak boşluğunda parazit olarak yaşar. Konaktan hazır sindirilmiş besinler alır. İyi pişirilmemiş etlerle insana geçer.
Halkalı Solucanlar: Vücutları segmentlerden (bölme) meydana gelmiştir. Sindirim sistemi dışındaki sistemler her vücut bölmesinde tekrarlanmıştır. Büyük bir çoğunluğu denizlerde. Bir kısmı karasal ortamda, bazıları da göllerde yaşar. Nemli topraklarda bulunan toprak solucanı ve sularda yaşayan sülük bu gruba girer.
Toprak solucanı: Toprak içindeki bitki ve hayvan kalıntıları ile beslenir. Toprak içindeki hareketi sırasında açtığı tünellerle toprağın havalanmasını sağlar. Ayrıca toprağın değişik katmanlarından alıp sindirdiği humusu, toprağın başka katmanlarına taşıyarak her toprak katmanının organik madde bakımından zenginleşmesini sağlar.
Parazit solucanlardan korunmak için;
-       Veteriner denetiminden geçmiş etler yenmelidir.
-       El ve tırnak temizliğine dikkat edilmelidir. Yemeklerden önce ve sonra eller sabunlu su ile yıkanmalıdır.
-       Başıboş dolaşan kedi, köpek gibi hayvanlara dokunulmamalı, evde beslediğimiz hayvanlar sürekli sağlık kontrolünde tutulmalı, aşıları yapılmalıdır.
-       Aileden birisinde parazit solucan belirtisi varsa, derhal sağlık kuruluşa gidilmeli, tüm aile bireyleri tedavi olmalıdır.

Yumuşakçalar

Yumuşakçalar denizlerde, tatlı sularda ve karadaki nemli yerlerde yaşar. Vücutları, genel olarak baş, iç kütle ve kaslı ayaktan oluşmuştur. Vücutları yumuşak olup genellikle bir kabuk ile örtülüdür. Kabuk, manto adı verilen vücut örtüsü tarafından salgılanan maddelerden oluşur. Manto vücut yüzeyini örterken kıvrım oluşturmuştur ve iç kütle ile kendi arasında manto boşluğu adı verilen boşluğu meydana getirmiştir. Bu boşlukta solunum organları yer alır. Sindirim ve boşaltım sisteminin atıkları da bu boşluğa atılmaktadır. Yumuşakçaların bir genel özelliği de ağızlarında törpüleyici bir şerit şeklinde olan dil bulunmasıdır.
Salyangoz, midye, istiridyede gibi yumuşakçalarda dış kabuk; mürekkepbalığı gibi yumuşakçada ise iç kabuk vardır. Salyangozların hem karada hem de suda yaşayan türleri vardır. Diğer tüm gruplar suda yaşarlar. Suda yaşayan salyangozlar solungaç, karada yaşayanlar ise akciğer solunumu, yapar. Bazı midyelerin kabuğu ile manto arasında küçük kum tanecikleri girebilir. Midyede bu yabancı cismi etkisiz hale getirmek için manto tarafından salgı salgılayarak etrafını örter. Böylece inci oluşur.

Derisi Dikenliler

Hepsi denizlerde yayılış gösterir. Omurgasızlar içerisinde en gelişmiş gruptur. Vücutlarında, küçük kalker plâklardan meydana gelmiş iç iskeletleri bulunur. Bu canlılara özgü su-damar sistemi ve tüp ayaklar vardır. Baş ve beyinleri yoktur; az sayıda duyu organları vardır. Eşeyli olarak çoğalırlar. Deniz yıldızı, deniz kestanesi, yılan yıldızı, deniz hıyarı derisi dikenlilerdendir.

Eklem Bacaklılar

Eklem bacaklıların vücutları, segmentli olup kitinden oluşan sert ve kabuk ile örtülüdür. Eklemli üyelere sahiptirler. Karada yaşayanları trake, suda yaşayanları solungaç solunumu yapar. Kabuklular, örümcekgiller, böcekler ve çok ayaklılar olmak üzere dört grupta incelenir.
Karides, yengeç ve ıstakoz kabuklulardandır. Akrep ve kene örümcekgiller grubunda yer alır. Kırkayak ve çıyan çok ayaklılar içerisinde incelenir.
Karasinek, sivrisinek, bal arısı, çekirge böceklerdendir. Vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç bölümden oluşur. Üç çift bacağa sahiptirler. Çoğunda iki çift kanat bulunur.
Karasinekler; çöplük, gübrelik ve açıkta bulunan kanalizasyon gibi pis yerlerde yaşarlar. Yumurtalarını yaşadıkları bu gibi pis ortamlara bırakırlar. Bu ortamlardan bacakları ve vücutları ile aldıkları çok sayıda mikrobu açıkta bulunan besin maddelerinin üzerine taşırlar. Mikroplar, bu besin maddelerini tüketen insanlara geçer. Ayrıca karasinekler, vücudumuzdaki açık yaralara konarak mikrop bırakırlar. Besin maddeleri üzerine ve açık yaralara bırakılan mikroplar hastalanmamıza neden olur.
Karasinekler tifo, trahom, tifüs, dizanteri, kolera gibi çok tehlikeli ve bulaşıcı hastalıkların mikroplarını taşıyarak yayılmasına neden olurlar.
Sivrisinekler; bataklık ve durgun suların bulunduğu yerlerde yaşar. Yumurtalarını bu ortamlara bırakırlar. Dişleri, memeli hayvanların ve insanların kanını emerek; erkekleri ise, bitkilerin çiçek tozları ve öz suları ile beslenirler. Sivrisinekler, insanlara bulaşıcı hastalıklardan bazılarını taşıdığı için tıbbi açıdan önemlidirler. Sıtma, tatarcık ve şark çıbanı mikrobu sivrisineklerle insanlara taşınır.
Bal arıları; insanlara en yararlı böceklerdendir.
Çiçek tozlarını toplayıp, bal özü emerler. Bunları özel enzimleri ile sindirerek bal yaparlar. Bal insanlar için çok yararlı bir besin maddesidir. Balın yapısında şeker bulunur. Bal vitaminler, madensel tuzlar ve proteinler bakımından zengin bir besin maddesidir. Ayrıca, bal arıları çiçekli bitkilerin tozlaşmasına yardımcı olarak, verimliliklerinin artmasını sağlar.
Çekirgelerin; tek tek yaşayanları olduğu gibi sürüler halinde yaşayanları da vardır. Sürüler halinde yaşayanlara en iyi örnek çöl çekirgeleridir. Bunlar sürüler halinde göç ederek tarım ürünlerine ve diğer yeşil bitkilere zarar verirler. Hatta kıtlığa sebep olurlar. Sıcak mevsimin bitiminde dişileri bulundukları yere yumurtalarını bırakır ve ölürler. Biriken çekirge ölüleri hastalıklara neden olabilir.

CANLILARDA ETKİLEŞİM

Canlılar, büyüyüp gelişmek yaşamlarını sürdürebilmek için beslenmek zorundadırlar. Canlıların bazıları besinlerini kendileri yaparken, bazıları dışarıdan hazır besin alırlar.
Canlıları, beslenme ve yaşama şeklini dikkate alarak inceleyebiliriz.
1. Beslenme Şekline Göre


Canlılar; beslenme şekline göre aşağıda gösterildiği gibi gruplandırılarak incelenir.

Üreticiler (Ototroflar)
Bitkiler, bazı bir hücreli organizmalar ve bazı bakteriler kendi besinlerini kendileri yaparlar. Organik olmayan maddelerden organik madde sentezleyebilen bu canlılara üreticiler denir. Üreticiler oluşturdukları besinleri (glikoz, yağ protein vb) hem kullanırlar hem de depo ederler. Üreticileri bir canlı yerse üreticilerin bünyesindeki bu besinler böylece diğer canlılara aktarılır.
Tüketiciler (Heterotroflar)
Besinlerini kendileri yapamadıkları için dışarıdan hazır olarak alan canlılara tüketiciler denir. Tüketici sınıfına giren canlıların hemen hemen hepsinin sindirim kanalı vardır ve sindirim kanalına aldıkları katı ya da sıvı besinleri sindirerek beslenirler. Bu hayvanları beslendikleri besinin türüne göre otçullar (herbivor), etçiller (karnivor) ve hem otçul hem etçiller (omnivor) olmak üzere üç grupta toplayabiliriz.
Otçullar: Bitkisel besinlerle beslenen hayvanlardır. Örneğin; at, koyun, sığır, tavşan, geyik, fil, zürafa, zebra, keklik, kanarya otçullardandır. Bitkisel besinlerde bulunan selülozun sindiriminin zor olması nedeniyle bu canlıların sindirim kanalları diğer tüketicilerden oransal olarak daha uzundur. Otçul memelilerin, azı dişleri iyi gelişmiştir.
Etçiller: Sadece etle beslenen hayvanlardır. Bu hayvanlar, böcek, fare, tavşan, koyun, sığır, geyik, kuş gibi hayvanları yiyerek beslenirler. Etçil memelilerin köpek dişleri uzundur, azı dişlerinin yüzeyinde sivri çıkıntılar bulunur. Bağırsakları otçullardakinden oransal olarak daha kısadır. Yılan, kurt, tilki, aslan, kaplan, atmaca, kartal, kurbağa, timsah vb. hayvanlar etçillere örnek olarak verilebilir.
Hem otçul hem etçil hayvanlar: Hem bitkileri hem de başka hayvanları yiyerek beslenen canlılardır. Örnek olarak; ev faresi, insan, ayı, domuz, serçe, sığırcık, karga, hindi, turna vb. hayvanlar verilebilir.
Tüketiciler arasında beslenme yönünden karmaşık bir ilişki vardır. Otçullar bitkisel besinleri yiyerek beslenirken etçil canlılar, otçulları ve başka etçilleri yer. Hem otçul hem etçil olan hayvanlar ise otçullar, etçiller ve bitkisel besinlerle beslenirler.

Çürükçül Beslenme

Maya mantarları, şapkalı mantarlar ve bakterilerin büyük bir çoğunluğu çürükçül beslenirler. Salgıladıkları enzimlerle ölü hayvan ve bitki artıklarını ayrıştırırlar ve kendileri için gerekli besin maddelerini emerek alırlar. Bu canlılar bitki ve hayvanların oluşturduğu organik artıkları parçalarken toprağı mineral tuzları yönünden zenginleştirirler. Doğadaki maddelerin tekrar tekrar kullanılmasını sağlarlar.
Çürükçüller olmasaydı dünya kısa sürede çöplük haline gelirdi. Canlıların kullanabileceği besin miktarı azalırdı. Bir müddet sonra doğada besin üretilemeyeceğinden canlıların yaşamı zorlaşırdı.
Böcekçil bitkiler: Böcekçil bitkiler besinlerini fotosentez yaparak kendileri üretirler. Bu nedenle üreticiler grubundandırlar. Azotça fakir olan topraklarda yaşadıkları zaman azot ihtiyaçlarını avladıkları böcekleri sindirerek karşılarlar. Böcek avlamadan da yaşamlarını sürdürebilirler; fakat böcek avladıklarında daha bol azot elde ettikleri için gelişimleri daha hızlı olur. İbrik otu ve sinek kapan, böcekçil bitkilerdendir.
2. Yaşama Şekline Göre
Canlıları yaşama şekline göre aşağıdaki gibi gruplayabiliriz.


Yaşama şekline göre canlılar




                        Birlikte yaşama                                                          Parazit yaşama



Komensalizm                         Mutualizm

Birlikte Yaşama

Doğada bazı canlılar birbirinin yaşamını veya biri diğerinin yaşamını olumlu yönde etkilemektedir. Buna göre birlikte yaşama, komensalizm ve mutualizm olmak üzere ikiye ayrılır.
Komensalizm: Köpek balıklarının üzerinde veya civarında yaşayan balıklar, köpek balığından arta kalan artıklar ile beslenir. Köpek balığı ise bu balıkların varlığından yarar ya da zarar görmez. Bu şekilde bazı canlı türlerinin varlığı başka bir türün yaşamını olumlu yönde etkiler; diğeri bu birliktelikten yarar ya da zarar görmez. Bu canlılar birbirlerinden ayrı da yaşamlarını sürdürebilirler. Bu yaşama şekline komensalizm denir.
Mutualizm: Bu yaşama şekline ortak yaşama da denir. İnsan bağırsağında yaşayan bazı bakteriler vitamin sentezleyerek insan sağlığını olumlu yönde etkiler. İnsan bağırsağı ise bu bakterilerin yaşaması için bir ortam oluşturur. Ada çayında döllenme yalnız yaban arıları ile gerçekleştirilir. Örneklerde de belirtildiği gibi bazı canlılar yaşamlarını veya nesillerini sürdürebilmek için başka bir canlıya gereksinim duyarlar. Bu birliktelikten her iki canlı da yarar görür. Bu şekilde yaşamaya mutualizm denir.
Likenler de ortak yaşayan canlılara örnektir. Liken mantar ile algden oluşmuştur. Mantar klorofil içermediğinden besin yapamaz. Köksü uzantıları ile topraktan aldığı suyu hiflerinde depo eder. Alg ise klorofil içerir ve besin yapar. Yaşam koşullarının uygun olmadığı durumlarda mantar ile alg birlik oluşturur. Alg, hiflerindeki suyu ile mantarın solunum sırasında verdiği karbon dioksit gazını fotosentezde kullanarak besin üretir. Üretilen besini her iki canlı ortaklaşa kullanır. Bu ortak yaşam örneğinde, mantar alge su sağlarken alg mantara besin üretir.

Parazit Yaşama

Bit, pire, kene gibi canlılar başka bir canlının özellikle kanı ile beslenirler. Bağırsak solucanı, tenya, kıl kurdu insan bağırsağında yaşar ve sindirilmiş besinlerle beslenirler. Bu canlılar üzerinde yaşadıkları canlıda, kansızlığa ve beslenme yetersizliğine neden olurlar. Yani üzerinde yaşadıkları canlıya zarar verirler. Ölümüne bile neden olabilirler. Bu canlılara parazit canlılar; yaşama şekillerine de parazit yaşama denir.

Besin Zinciri

Besin maddelerinde depo edilen enerjinin üreticilerden başlayarak, hayvanlara (tüketicilere) ve ayrıştırıcılara kadar geçmesine besin zinciri denir. Besin zincirinde üreticiler, zincirin birinci halkasını; tüketiciler, ikinci halkasını oluşturur. Tüketiciler kendi aralarında birinci dereceden tüketiciler, ikinci dereceden tüketiciler ve üçüncü dereceden tüketiciler olmak üzere üçe ayrılırlar. Besin zincirinin üçüncü halkasında ise ayrıştırıcılar yer alır.
Birinci dereceden tüketiciler: Üreticiler ile beslenen canlılardır. Sularda alglerle beslenen kuyruksuz kurbağa lavraları ve balık yavruları birinci dereceden tüketicilerdendir. Karada patates ve bitki tomurcukları ile beslenen küçük kör fareler yapraklarla beslenen ipek böceği lârvaları bu gruptandır. Ayrıca bitki tohumları ile beslenen kanarya; bitki gövde ve yaprakları ile beslenen tavşan ve tohum ile beslenen sincap da bu grupta yer alan canlılara örnektir.
İkinci dereceden tüketiciler: Bitkisel besinlerle beslenen hayvanları yiyen canlılar bu grubu oluşturur. Küçük balıkları yiyerek beslenen büyük balıklar, böcek ve küçük omurgasızlarla beslenen kertenkeleler ikinci dereceden tüketiciler grubunda yer alırlar. Salyangoz, solucan, köstebek, fare gibi canlılarla beslenen şahin, atmaca vb. yırtıcı kuşlar da bu gruptandır.
Üçüncü dereceden tüketiciler: Otçullar ve diğer etçil canlılarla beslenen hayvanlardır. Aslan, kaplan, ayı, tilki, sırtlan, kartal gibi canlılar üçüncü dereceden tüketicilerdir.
Örneğin; buğdayı fare, fareyi yılan, yılanı kartal yer. Kartal öldüğü zaman çürükçül bakteri ve mantarlar tarafından ayrıştırılır. Bu durumda;
Üretici: Buğday
Birinci dereceden tüketici: Fare
İkinci dereceden tüketici: Yılan
Üçüncü dereceden tüketici: Kartal
Ayrıştırıcılar: Çürükçül bakteri ve çürükçül mantarlardır.
Doğada bir canlı birden fazla canlı ile beslendiği gibi çok sayıda canlının da besinini oluşturur. Bu ekosistemde bu durum, canlılar arasında bir beslenme ağı meydana getirir. Buna besin ağı denir. Besin ağında yer alan bir canlı türünün ortadan kalkması, bu canlı türü üzerinden beslenen canlıları etkiler.
Besin Zincirinde Enerji Basamakları 
Bir ekosistem içindeki canlılar beslenme bakımından birbirine bağlıdır. Bitkiler, fotosentez olayında güneş enerjisini kullanarak besin maddelerini üretirler. Besin maddelerinde depolanan enerji, besin zinciri yoluyla bütün canlılara azalarak aktarılır.
Enerjinin üreticilerden üçüncü dereceden tüketicilere doğru giderek azalması bir piramidi andırmaktadır. Piramidin basamaklarını ayrıştırıcılar, üreticiler ve tüketiciler oluşturur. Enerji piramidinin basamaklarında yer alan canlıların toplam kütlesi piramidin tepesine doğru çıkıldıkça azalır. Çünkü her basamaktaki canlı, tükettiği besin maddesindeki enerjinin çoğunu kendi yaşamsal faaliyetleri için kullanır. Çok azını da bünyesinde depolar. Depo edilen bu enerji bir üst basamaktaki canlının yararlanabileceği şekildedir. Enerji piramidinde alt basamaklardan yukarı doğru çıkıldıkça aktarılan enerji miktarı ve dolayısı ile canlı sayısı da azalır.

Zararlı Maddelerin Besin Zinciri Yoluyla insanlara Geçmesi

İnsanlar; tarım, endüstri ve hayvancılık alanlarında üretim yaparken doğaya çeşitli artık maddeler bırakırlar. Örneğin; tarımla uğraşan kişiler, birim alandan daha fazla kaliteli verim almak için zirai ilaç, gübre ve hormon kullanırlar.
Üreticiler tarafından kullanılan ilaçların bir kısmı meyve ve sebzelerin bünyesinde kalır. Bu meyve ve sebzelerin tüketilmesi durumunda ilaçlar insanlara geçer.
Kullanılan hormonlar meyve ve sebzelerin yapısına katılır. Bu ürünleri tüketen insanlar, doğrudan hormonu alırlar. Gereğinden fazla hormon içeren ürünler insan sağlığı için zararlıdır.
Gereğinden fazla kullanılan gübre, yağmur ve sulama sularında çözünerek, yer altı sularına karışır. Bu sular içme suyu olarak kullanılırsa, insan ve hayvanlara geçerek sağlığa zarar verir.
Fabrikaların arıtılmadan çevreye bırakılan zehirli atıkları, sularla göl ve denizlere karışır. Zehirli atıklar önce sularda yaşayan bitkiler ve bir hücreli üreticilere, daha sonra da bu üreticilerle beslenen küçük omurgasız hayvanlara geçer. Balıklar hem bu üreticiler hem de küçük omurgasız hayvanlarla beslenerek zehirli bileşikleri bünyelerine almış olurlar. Bu zehirli bileşikler, balıkların tüketilmesi sonucunda insanlara geçer.

Besin Zincirindeki Dengenin Bozulması

Doğada canlı türlerinden birinin aşırı artması ya da azalması sonucu besin zincirinin dengesi bozulur. Örneğin; aşırı avlanma sonucu yırtıcı kuşların (kartal, şahin, atmaca) ve yılanların sayılarında azalma olursa; fare, tavşan ve böceklerin sayılarında artma görülür. Bunlar da çevrelerindeki bitkilere aşırı zarar vereceklerinden doğanın dengesi bozulur. Ekosistemde besin ağı içinde bir denge vardır. Kuraklık, don olayları, aşırı avlanma ve zirai ilaç kullanma dengeyi bozar. Bu çeşit olaylar sonucunda bazı canlı türlerinin sayısında artma ya da azalma görülür.

Share this article :

Yorum Gönder

http://www.facebook.com/BBYMDN
 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. Film,Bilgi,ve Dahası ! - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger Template